16.7.05

radyo'nun çubuğu



yatak odamdaki küçük radyoda istasyonlar arasında geziniyorum uykuya geçmeden önce. parmaklarımın becerebildiği en küçük hareketlerle sesten sese, ordan oraya. tanita tikaram’dan neşet ertaş’a, kaşık havasından queen’e uzanan bir gezinti bu. 'çocukluğumun soğuk geceleri'ndeki en gizemli, en heyecanlı anların soluk bir tekrarı.

o zamanlar radyom yatağın içinde olurdu. annemler duymasın, uyumadığımı farketmesinler diye yorganı kafama kadar çekerdim. her an yakalanma korkusuyla çarpan kalbimin sesini de diğer seslere karışmış bir şekilde hatırlıyorum. radyo aslında yatağa filan alınmayacak kadar kocamandı. ona sıkıca sarılırdım, bu yüzden de yüzümde, kulağımda, kalbimde çınlardı sesler. elim sürekli istasyon düğmesinde olurdu ve yatakla birlikte havalanıp yeni bir yerlere, hep başka bir yere konabilmenin hazzıyla çevirip dururdum.

güneyde bir yerlerdeydik ve en çok arap radyoları takılıyordu parmaklarıma. arabesk lafı henüz semalarımızda yankılanmamıştı ve geceler boyu en güzelinden, en bitmezinden arap yalellilerini dinliyordum. hem daha neler neler.. rus aksanıyla türkçe haberler, balkanlardan sesler ve bazen de italyanlar ve san remo yarışması. ama yine de en çok aklımda kalanlar arap dünyasının sesleri..

fondaki müzik eşliğinde o güzelim gırtlak nağmeleriyle belki şiir okuyan, belki de masal anlatan kadınları hatırlıyorum. ben sesler arasında dolaşıp döner, onları yine orada buluverirdim. kimi zaman uykuya yenilip, kimi zaman anneme yakalanıp mecburen ayrılırdım ama onlar sanki hep o radyo çubuğunun değdiği yerde dururlardı. ben de akşam olunca uzun yolculuklara çıkardım onlarla buluşmak üzere.

dillerinden hiç bir şey anlamıyordum, ümmü gülsüm’ün dünyanın en iyi seslerinden biri olduğunu bilmiyordum, arap edebiyatından filan da haberim yoktu. ama ulaşabildiğim en yakın ve en uzak yabancılar onlardı. aslında kalbimin çarpıntısını yaratan da, uzakmış gibi görünen o seslerin, o dillerin, o müziklerin ve o insanların bu kadar yakınımda olmalarıydı.

dünyanın ulaşabildiğim kısmı bunlarla sınırlı kaldı o günlerde. ama yabancı seslerin, anlamadığım dillerin verdiği o muhteşem özgürlük duygusu, dünyanın genişliğini kavramanın hazzı da o zamandan miras.

------------------------------------------------------------------
not: yıllar önce yazılmış bu yazı internetin dehlizlerinden birinde bir süredir duruyor. ama ben burada da görmek istedim.

not: geçenlerde annemlerde bir dolapta bu radyoya rastladım. çubuğu beni bir yere götürmez diye korktum sanırım ve elime bile almadım.