4.5.06

feleğin çarkı



çocukluk/ergenlik zamanlarımın bir iki idolünden biriydi. özel bir gecede kulisin kapısında tek başıma beklemiştim yakından göreyim diye. ilk ve son kez bir kulis kapısındaydım sanırım. etrafta pek yaşıtım yoktu, olanlar da onunla ilgilenmiyorlardı belli ki. pelerinini savurarak geçmişti önümden. ('çekti gitti arabayla, egzozuna boğuldum') gözlüklerinin camları çok kalındı, gözleri küçücük görünüyordu, bana da bakmamıştı zaten. hayran olunana yaklaşılan her durumda olduğu gibi, yani ne olsa karşılığını bulamayacak bu beklenti ile, 'eee' demiştim, 'bu mu yani'?! sonra sahneye çıktı ve herşey yeniden yerli yerine oturdu. o şarkı söylerken düşünmeye gerek kalmıyordu. şahaneydi.

sonraki yılların gelgitleri belki de bu yüzden, o gelgiti erkenden yaşadığım için pek değmedi bana. el öpmeler, tv programları, konuşmalar, çok fazla konuşmalar.. hiçbirine kulak asmadım, oradaki başka biriymiş gibi geçip gittim yanlarından. şarkılarını dinliyordum, dünya genişliyordu. kimselere benzemeyen bir ses, tiyatral duruşla kişiselleştirilmiş bir tavır. o, muhtar cem karaca.
***
seven sevmeyen herkes o çukurun başında yaşananlardan sıkıntı duydu galiba. sızladığını düşündüğümüz kemikler, toza dumana bulanmış laflar, nedenlerini bildiğimiz, sonucunu tahmin ettiğimiz bir oyun. bütün bu olan bitenin onunla ilgisi olmadığını düşünmek zor. herkes seçimlerinin sonuçlarını taşıyor, öldükten sonra bile. ve hatta belki öldükten sonra daha çok. değişemeyecek, yeni bir söz söyleyemeyecek, seçim yapamayacak durumda olmak, özgürlüğünün sonsuza kadar elinden alınması... zor işler, fazla büyük konuşmaya gelmez.
***
ben de bu yüzden o haberlere 'bakmadım' işte, pek ağzımı da açmadım içimden sayıp döktüğüm halde. kendime bir çay demleyip, kemikli ellerini güneşe uzatarak söylediği şarkıları dinledim. aslolan budur diye.

sürerim buluttan tarlaları
yağmurlar ekerim göğün göğsüne
güneşte demlerim senin çayını
yüreğimden süzer öyle veririm

ben feleğin şu çarkına çomak sokarım
ben feleğin tekerine çomak sokarım
yeter ki ıslak ıslak bakma öyle

-------------------------------------------------------------------------------------
not: üzerinden zaman geçse de, burda olmadığım günlerde kafamda dönen cümlelerin bazılarını paylaşmamda bir sakınca yok değil mi? yani, olaylar geçer, hayat kalır da, o bakımdan..