17.8.06

divân



dün gece müslüm gürses & duman konserindeydim. açıkhava tiyatrosu dolusu insan oradaydık. daha ilk anda ayaklanan kalabalık, en soğuk durmayı tercih edeni bile yerinden hoplatacak enerjideydi, ki ben ikili konseri duyduğumdan beri yerimde duramıyordum laf aramızda. beklentiyle gitmeyi sevmem bir yere ama bekliyor ve istiyor ve biliyordum: şahane olacak. öyle de oldu.

bu ikilinin biraraya gelişini kendince anlamlandırmaya çalışan bir radyo dj'yi ezbere laflar ediyordu gün içinde: "rock müzikle arabesk benzer birbirine." oysa bu iki ismi biraraya getiren, müziklerinin türünden çok bir ruh kardeşliğiydi, akşam tanık olduk bir kez daha. onları ayrı ayrı da olsa sevenler bunu iyi bilir: alçakgönüllü bir kendine güven, ezilip büzülmeden saygılı olabilme hali, yaptığı işi çok severek yapma, müziği bir ruh hali olarak yaşama ve yaşatma ve, -tamam bunu hep söylüyorum, biliyorum- tamamen kendi olma durumu.

duman için hep söylenir, onları konserde görmek gerek diye. daha önce seyrettiğim için biliyorum bunun ne anlama geldiğini. bu vesileyle müslüm baba 'nın da tv'de nasıl biraz komik bir figüre dönüştürülmeye çalışıldığını, benzersiz bir yorumcu olmasının yanında nasıl sağlam bir duruşu olduğunu gördük, o kendine özgü mizahının tadını da aldık: seyirciye soruyor: "nasılsınız, iyisiniz inşallah? iyi, iyi, bir de sizi düşünmeyelim!" eşlik edilen şarkıdan sonra da, "en az benim kadar iyi söylediniz. benim kadar iyi söylemediniz ama..."

konserden döndüğümde neredeyse elli altı sayfa yazacak durumdaydım. ama, 'görmek gerek, yaşamak gerek' deyip kesicem. haklarında çok yazılan, çok söylenen bu müzisyenlere, bu adamlara iyi bakmak gerekiyor, sarıp sarmalamak. keşke diyorum, onlar da dikkat etseler, iyi baksalar kendilerine. ruhlarına olduğu kadar bedenlerine de. gözaltlarının morluklarıyla, öksürüklerle yüreğimizi sıkıştırmasalar. bu ağır hâlleri kaldırmanın başka türlü pek mümkün olamadığını bile bile diyorum işte.

bir de konserlere gidemeyenlere duman havası estirmek üzere şunu izletelim. müslüm baba'dan bulamadık, kusura bakmayın. cd'lere, kasetlere kuvvet. son albüm için yok 'hepsi birbirine benziyor', yok 'eskisi gibi değil' diyenlere de hiç kulak asmayın. adam söylüyor işte, ötesi yok.

-----------------------------------------------------------------------------------------------
not: tam da aklımdan 'doğu-batı divânı'nın doğu neresinde? soruları geçiyordu, filistinli-israilli gençlerin çaldığı klasik müzik konseriyle ilgili olarak. bu biraraya gelişe lafım yok. sadece müzikten bahsediyorum ve eğer yapılan müzikse bunun da hiç azımsanacak bir soru olmadığını düşünüyorum. dün akşamsa, ayrı ayrı ve birlikte, kendiliğinden ve kaynaşmış bir divân. yönü adlandırmadan, birinden birine atfetmeden geniş mi geniş bir müzikal dünya..