10.2.06

'dev bir kaya'



"yazmak bazen dev gibi bir kayayı yerinden oynatmaya çalışmaya benzer, bazen bir gümüş balığını suyun içinde kovalamaya. yazı bir çekiçtir ve ruj da olabilir aynı zamanda. ölülerin tekrar dirilebildiği ve tekrar ölebildiği ve hamamböceklerinin bile bir orhan gencebay şarkısı eşliğinde delice dans edip sevişebildiği tek yerdir yazı, çünkü yasaklanmıştır artık bütün tavukların ya da hamamböceklerinin dans etmesi ya da sevişmesi. bu bir sanrı ya da değil, ne fark eder? birilerinin kulaklarına kendi sesleriyle korku ya da şehvet fısıldayabildiğin yerdir yazı. güvercinlerle konuşabildiğin, karınca ordularıyla ingiltere'yi işgal edebildiğin yerdir. garip bir özgürlük alanı. korku ile girdiğinde beceriksizlik urganının ayaklarına dolandığı ve seni her cümlenin sonunda yere devirdiği ve en fazla beş kez tekrar ayağa kalkıp yazmaya devam edebildiğin, karanlık bir mağara ya da mavi hatta kırmızı bir okyanustur yazı. sen nasıl istersen öyle giyinir bütün tilkiler ve böğürtlenler senin istediğin dili konuşurlar ve senin dilediğin renktedir bütün fareler. bir tür stajyer tanrılık, ne istersen var: baş ağrısı, bel ağrısı, kıç ağrısı, yalnızlık boku, sanrılar, rüyalar, piyano çalarken sevişebilen ve aynı zamanda güzel yemek yapabilen kadınlar ve hepsi altından çift penisli adamlar, istediğin her şeyi yaratabilirsin eğer cesaretin varsa ve her ebeveyn gibi tüm yarattıklarının sorumluluğu senin üzerindedir. kendi yarattığın devle dövüşmek zorundasın, yazdıklarını bir çakmakla yok edebileceğini sanıyorsan yanılıyorsun. ateşte kaybolabilen hiçbir sözcük gerçek değildir, çünkü yanmayı ve buna rağmen hayatta kalmayı bilmiyorsa, bellidir, hiç geçmemiştir cehennemin deliğinden. napolyon'u dikiş ipliği ile boğabilirsin ama maharet ipliği kopartmamaktadır. elinden kurtulduğu an verecektir senin ölüm emrini, biraz nişasta ve bolca yoğurttan yarattığın napolyon.

güvercinlerin mezarı olmaz, genelde bina aralarında çürür kanatları, sözcükler de onlar gibi havadayken ölürler ve nereye düşerlerse orasıdır mezarları. sözcükler ve cümleler yenilebilen ve kusulabilen şeylerdir. öfkeni yaldızlı bir kılıca ya da bir kıça dönüştürebilirsin.

yak, yık, boz, parçala, yeniden yarat dünyayı! bütün yüzleri yeniden çiz, çocuklarınki hariç. bütün öksüzlere çiçek adı ver. kapı kapı dolaştır ve bütün çirkin kadınlarla seviştir prensi, herkesi sevindir. mezarlıkları kaz, hiç şarap içmemiş olanları dirilt yeniden, ya da hiç sevişmemiş, ya da denizi hiç görmemiş, bisiklete hiç binmemiş olanları dirilt yeniden. binlerce roman, milyonlarca şiir, trilyonlarca öykü hepsi zihninin bir yerlerinde kağıt oynayıp vakit öldürüyorlar, saçlarından tut ve eğlencemize kat onları. sıkıldığında tut bir kaplumbağayı güneşe işesin ve söndürsün. karanlıkta bırak ademi ve alemi bırak dövüşsünler ve dövüşü bir aşka çevirebilsinler. mezarlığı yık ve bir lunapark kur yerine, sirkte işe al bütün zebanileri bırak boyasınlar yüzlerini, bütün ölü askerler yavru bir kedinin çişiyle yıkansın ve arınsın cinayetlerinden ve şehadetlerinden. kalem sende, kağıt senin, korkma yaz. korkma yaz. korkma yaz. yarat yeniden her şeyi. kendi dilinde sigara söndürmekten çok mu farklıdır yazmak? çırılçıplak şehrin ortasında koşmaktan daha mı az ayıptır? sittiret yaz. önemli değil, olsun sen yaz. okumuyorlar, okumayacaklar ve anlamayacaklar biliyorum ama sen yaz. ataların dediği gibi sen...
sittiret yaz."


kenan aybastı/istanbul
hayvan dergisinin ocak 2006 sayısından alınmıştır


-------------------------------------------------------------------------------------
not: boşverin ana akımların gazetelerinde, dergilerinde yazanları, söyleyecekleri bir sözleri olmadan sürekli aynı lafları geveleyerek konuşanları... ne varsa bloglarda, fanzinlerde, alternatif dergilerin okur köşelerinde saklı!