5.8.06

sözün sahibi olmak



okulda, sıkıldığımız derslerde birbirimize bişeyler yazıp dururduk. hafızada kalan şiirler, cümleler, düşünceler... bir gün arkadaşım, yazdığım bir cümlenin benim olup olmadığını sordu. 'bilmiyorum', dedim. gerçekten de bilmiyordum. benimsemiştim, benim kılmış, söylemiştim. ona, "evet dediğimiz her söz bizimdir" diye yazmışım. şimdi o kağıtlara baktığımda, kendimizi ifade etmek için debelendiğimiz çağlarda bütün o kelimelerin nasıl birbirine karışıp yelken olduğunu, bizi bazen kıyıya, bazen açıklara götürdüğünü daha iyi görüyorum.

yıllar, insana sözün de aslında o kadar değerli birşey olmadığını anlatıyor. 'olmanın', sözden geçebildiğini kimi zaman, ama onu da geçmesi gerektiğini.. bu sesler bu ağızlardan çıkmaya başladığından beri kaç milyon yıl geçtiğini hatırlayıp, hiçbirinin bizim olmadığını bilmek ürkütücü gibi, ama daha çok rahatlatıcı.

hiçbiri benim değil, hepsi benim...

hafızası güçlü biri olarak hemen her sözün kaynağını hatırlamaktan yorgunum. ister bir kitaptan, eski bir arkadaştan, ister bir magazin kişisinden duyayım, hele de önemsediysem unutmam mümkün değil. konuşurken içsesim dipnot yapar, çok yorucudur. yazarken ayrı zorluk. ille de bir lafı ilk duyduğunuz kişinin adını zikretmek gerekmiyor, yazıyı dağıtıyor kimi zaman, gereksiz oluyor, şu bu.. bu yüzden çokça tırnak işareti kullanıyorum, kendimi rahatlatmak için, hatırlamayı yeterli bularak..

ama yine de, aslında sözün ilk sahibi kim, kim bilir? söz, alıp başın üstüne konursa ve hayatın bir parçası olursa sözdür, senindir.

esoterik konularla ilgilenenlerin bu en dünyevî meseleye (mülkiyete) kafalarını takmaları da ayrı konu. ilhan irem, inzivasından sanırım bir kez 'ışık ve sevgiyle' sözünün kendisine ait olduğunu ve kullanılamayacağını söylemek için çıkmıştı. lafları, meselleri, teorileri bayrak edinenler, dillerinden hiç düşürmeyenler, söze dökmeden sessizce yaşayanların yanında şişkin egolarıyla sırıtıyorlar.
***
merhaba deyip bu yazılardan haberdar etmek istediğim bir eski arkadaş, yazılarımdaki bir cümleyi ondan duyduğumu ve izin almam gerektiğini yazmış gülleleştirmek için uğraştığı kelimelerle. geçenlerde, 'onları tedirgin etme pahasına eski arkadaşlarınızı arayın, aklınıza düştükçe!' diye yazmıştı bir gazeteci. bunu kimi zaman bedelini ödeyerek yapan benden bir ekleme: onların, tedirginliklerini demir bir gülle yapıp kafanıza fırlatmalarına izin vermeyin. öyle de olsa, yaptığınızın yanında, arkasında durun, pişman olmayın.

bu yazı pişman olmamak için yazıldı.

------------------------------------------------------------------------------------
not: bu konu doğal olarak telif, açık kaynak benzeri başlıklara doğru açılıyor. sonraki yazı vikipedi üzerine olacak: 'maddenin sahibi olmak'.