10.12.05

anadolu'nun yangını



sultanların dansı fırtınası ortalığı altüst ederken, televizyondaki ilk görüntüler beni de heyecanlandırmıştı doğrusu. enerji, dinamizm, coşku filan.. sonra bir arkadaşımız davet etti, gittik gördük. olay sadece sahnede olan bitenden ibaret olsaydı 'bunlar da böyle bişey yapmış' deyip geçebilirdim. ama ortalıkta 'halk danslarını sevdirmek, ölmüş kültürü canlandırmak' gibi büyük büyük laflar dolaşıyordu, yüz tane adam ayaklarını aynı anda yere vurabiliyor diye ağlayanlarla dolu bu katarsis içimi bulandırmıştı. toplu isteriye kapılınmadığında başa gelen geldi elbette. 'sen de hiçbişey beğenmezsin zaten!'
birileri bu gösterinin biryerlerden (ç)alındığını, altına da türk halk oyunlarının bir-iki ezgisi ile iki-üç ayağının döşendiğini açık etse de sesler fırtınaya gömüldü kaldı. sonra irlanda halk dansları yapan ekip boy gösterdiğinde herkes, 'aaa, ne kadar da benziyor' dedi ama atı alan çoktaan..

bu isterinin (hatırlayın, millet otobüslerle yalnızca bu gösteri için istanbul'a taşındı durdu aylarca) sonuçlarını görmemiz fazla zaman almadı. siyah çoraplı-mini etekli-makosen ayakkabılı kızlarla balet edalı oğlanlar, ille de hızlandırılmış ritmlerle elleri bellerinde çiftetelli/çepikli/horon esintili bir garip danslar etmeye başladılar heryerde. kendimi sürekli, 'yaa bi durun, bi zıplamayın' derken yakalıyordum seyrederken. zenginliğine akıl sır ermeyen anadolu'nun birbirinden o kadar farklı dansları, müzikleri aynı salçalı sosa batırılmış bulamaçlar misali önümüze sürüldü. hem de dedim ya, 'sevdiriyoruz, canlandırıyoruz' diye diye. 'ölen yok, kimse hasta filan da değil, siz niye kendi kendinize gelin güvey oluyorsunuz' demek geliyor insanın içinden. şimdi çocuklara, gençlere sorun bakalım halk dansı nedir diye, size bu garip bulamaçlardan sözedeceklerdir eminim. sevdirilen bir projedir eninde sonunda. dünyaya buradan gitmiş bir kelime olan 'sultan'a, gâvur bile öyle telaffuz ederken 'saltın' diyerek nereden baktıklarını çok fena açık edenlerin projesi.

benzer bir çerçevede, türküler hakkında da konuşuluyor. cengâver gibi savunanlar var, 'kardeşim niye bozuyosun, git yeni bişey yap' diyerek. yeniyi yapmanın hiç de kolay olmadığını bilen bilir. bu durumda eskinin yanında edebinle durup şapkanı çıkartabilirsin meselâ. hem merak etmeyin, binlerce yılın öğüttüğü kültür, birilerinin canı istedi diye bozulmaz, değişmez. o kendi ritmini ve tadını tevazuyla korur, ağır ağır dönüşür, dönüştürür.

-----------------------------------------------------------------------------------
not: televizyonlardaki dans yarışmalarına gözatınca aklıma düştü bu konu. hele bir de 'saltıns'ı duyunca dayanamadım.