23.11.06

'minyatür sessizliği'



aklıma bir yazı takılınca ve yazmayınca/yazamayınca başka bir şey de yazamıyorum. aklıma takılanı istediğim gibi toparlayamadım, yazamadıkça konudan uzaklaştım, kafam da epeyce dağılmıştı hayat gailesiyle, ara uzadı böyle. oysa burası günlük değil mi, arada bir merhaba diyebilirim havadan sudan.. ama yok, şeytan azapta gerek.. ille, istediğim yoğunlukta olacak, yazmak için yazılmayacak filan..

ama yazamamak içime dert oldu, bunu paylaşmak da şart oldu. ne demiştim bir ara, başım sıkışınca şiire, şarkıya sardırıyorum.

hadi bakalım, buyrun burdan yakın o halde.

an ve masal

güneşin ve suyun tadıyla
uçunca bulutların tarlasına
orada gece yok
gece olmuyor uzaklarda

boynumda gümüş bir kafes
sadakatsiz bir cariye gibi
uzanıp kıvrıldım ayın ortasına
o bir dede
ben tanrıça
günlerce uçtuk alacakaranlıkta

boynum ince
kalbim boş
sürdüm yüzümü ağaçlara
rüzgâra sürdüm gözlerimi acıyla
geçtiğim yollar
ve uçtuğum
o gecesiz gökyüzü
bulutların tarlasında oturan
tanrı kadar yorgun
fısıldadılar:

an ve masal
an ve masal

bejan matur, rüzgâr dolu konaklar

----------------------------------------------------------------------------------------------
not: başlık, bejan matur'un başka bir şiirinin adı, resimse bir hint tanrıça maskı..