8.6.06

sağlam deniz kabukları



biraz aşağıda konuşlanan, benim kendimce araf diye başlık attığım şarkı sözleri, bu sayfaların -yine kendince- ziyaretçi akınına uğramalarına neden oldu. anlam veremediğim biçimde arama motorlarının ilk sırasında yer aldık, hadi hayırlısı..

yani bunca zamandır bunca yazı, fikir, şu bu; boş anlayacağınız.. arada bir, tamamen işin kolayına kaçarak, hislerime kısmen tercüman olması için buraya yapıştırıverdiğim 'başkalarının sözleri'nden biri; -ki bir diğeri olan duman şarkısı da hâlâ hit alıyor ayıptır söylemesi-, bi sürü insanın buraya uğramasını sağlıyor. hit'lerle, gelip giden sayısıyla işim olmadığını söylemiştim. yine söylüyorum. gelenlerden 'kalan sağlar bizimdir' diye devam ediyorum. arada yine şarkı sözü attırıverirsem, bilin ki okuyucu çekmek için değil, tıkandığım anda can simidi olduklarındandır.

herhalde bu ilgiye mazhar olan epeyce şarkı vardır, ama nedense sözlerin payının çok ve de önemsenmeye değer olduğunu düşündüm. büyük şehirde, daha çok da istanbul'da yaşayanlara tanıdık gelen, ‘gitmek istemek’, ‘şehirden yorulmak’ temaları, 'hadi gelin köyümüze geri dönelim'in modern çeşitlemesi bir virüs gibi bünyeleri iyiden iyiye sarmış durumda. virüs dememe bakmayın, her daim gitmek isteyen biriyim ben. ama, lafı çok edilenin uygulama şansının kalmadığını düşünürüm. konuşa konuşa laçkalaşan, sanki gidilmiş gibi, yapılmış gibi eylemin yerini tutan arzu. hatta çoğu zaman arzu bile olmayan, sadece mızmız bir şikâyet olarak kalıveren, neredeyse modalaşmış bir söylem.

‘bir şeyler yapmak lâzım’ demenin, bir şey yapmanın yerine geçmesi.

araf’ın yorumlarında blog aracılığıyla selamlaştığım arkadaşım, bana bunların nasıl daha sert, daha damardan meseleler olduğunu hatırlattı bir yandan da, eski bir istanbul şiiriyle. sağolsun. tamam ben de şiirin, şarkının hasının nerede olduğunu unutmuyorum, ama önüme kolayca gelenin arkasından gidiveriyorum bazen.

bir kedinin hatıraları’na giderseniz, devin'in kedili, köpekli, çocuklu evine konuk olursunuz; nasıl donanımlı ve üretken bir kadın olduğuna bizzat şahidimdir. ama ben sözünü ettiğim şiiri buraya da alıcam. başka dönemlerin sözleri olarak yan yana dursunlar ve istanbul çeşitlemesi yapsınlar diye. devin, lütfi’nin anısına demiş, bence siz de onun anısına okuyun.

kirli yüzlü melekler

sayende sayeban olduk istanbul şehri
sayende sebil olduk aç kaldık sefil olduk
yıldızlar dem çekti güvercinler gibi başucumuzda
ve yaktı perişan eyledi sine-i sâd-pâremizi
saplanıp hançer misâli bir hilâl
sokaklar serseri biz serseri
yüksekkaldırım da bir cezayir şarkısını dile getirdi plâklar
cadde-i kebir: bütün ışıklarını yakmış bir gemidir
sinemalar neredeyse boşalacaklar
vay anam vay
sen ne dersin istanbul
sen garip bir şair olsan söyle ne halt edersin
kimin gücü yeterse kahretsin parasızlığı
sefalet akıyor gürül gürül sokaklardan
yol üstünde bir şehvet çarşısı tıklım tıklım
yol üstünde sevda pazarlığı aşk pazarlığı
kurtulamadık gitti bu denlü kepaze hayattan
hep böyle gecelerin koynunda yaşadık
geceler serseri biz serseri
karakoldaki aynada safran gibi kirli yüzümüz
gözlerimiz hasta gözleri ellerimiz hasta elleri
kırılmış kavala dönmüşüz
sen söyle serseriler kralı istanbul
sen söyle iki gözüm
hangi merhem çâredir şu bizim yaramıza
yel üfürdü su götürdü gençliğimizi
elimiz boşa geldi meydanlarda kaldık
meydanlar serseri biz serseri
sağımız sefalet solumuz ölüm
işte geldik gidiyoruz
kahrolasın
kahrolasın istanbul şehri

attila ilhan

----------------------------------------------------------------------------
not: ordan burdan fotoğraf bulup ekliyorum bu sayfalara, bazıları zamanla adresini kaybediyor, kayboluyor. arada rastlıyorum bazılarına, ama dönüp onları düzeltecek halim yok, bırakıyorum. ama bir tanesine takmış durumdayım. lütfi! için seçtiğim deniz kabukları üç seferdir gidiyor, ben de üşenmeden yenisini buluyorum. yine gitmiş! sağlam deniz kabukları olan bir yer istiyorum!

edit: dün sistemdeki problem nedeniyle bu yazı ortalarda kaldı. yani birileri okudu, yorum bile gönderdi. ama ben daha fotoğrafı yerleştirememiştim -ki 'çekip gitmek' konusuna yakışır-..
akşam buradaki bir araba lafa 'aksak' bir yerden özet geldi: "gidiyorum işte, gitmenin nesini anlatayım.". ayrıca 'kirli yüzlü melekler' lafı da geçti ki dizide, eh yani, bu kadar mı olur!