25.1.06

kendine göndermeler



ağustos ortasında bu sayfalarda yer alan kar yazısı, geçen sene bu zamanlar yazılmıştı. o zaman yazmasaydım, şimdi yazardım. ama başka şeyler de yazardım herhalde. her sene yolları kapanan ve hastaları, gebe kadınları yollarda telef olanların tv'de günlerdir bir kıyamet haberiymişçesine verilen kar haberlerini izlerken nasıl küfrettiklerini meselâ: hay sizin de... istanbulunuzun da...
***
aslında bir kehanet değildi yıldız! yazısındaki, görünen köyün kılavuza ihtiyacı yoktu. yine de, bir ay bile geçmeden oluverince bi buruluyor insan. bir yandan da, 'kol kırılır yen içinde kalır' mantığıyla davranan tv dünyasının dümenlerinin açığa vurulmasından, reyting çarkından rahatsızlık duyanların iki çift laf etmelerinden memnun olunuyor. yeterli koltuk konulmadığı için programını bırakan yıldız, 'bizim örfümüzde konuklarını iyi ağırlamak vardır.' diyor. oturmasınlar, göbek atsınlar, reyting getirsinler diye oturacak yer vermeyenlerin, (maalesef öbür adamın meşhur ettiği bir lafla) yatacak yerleri yok..
***
teoman'ın albümünde 'iki çocuk' diye bir şarkıya konu olan erdal eren'in başka fotoğrafı yok sanal ortamda. kapı aralığında, kabanının içinde öylece duran o çocuğa bir kez daha bakalım. 'asmayalım da besleyelim mi?' lafının bu çocuk için söylendiğini de hatırlayarak.
***
2005 yılında bloglarda en çok aranan kelime 'gamze' oldu. ne demişler, ilk taşı günahsız olan atacak. 'düşmüş bir kere internete, bir de ben baksam n'olur ki?' diyenlere, 'hiçbir insanevlâdına bu kadar eziyet yapılamaz!' diyen kızın titreyen elleri bir şey söylemediyse bir de munch'un tablosuna bakmayı önerebiliriz.
***
vapurlarda martılara simit atmada ciddi bir artış var. sebebi ise şu: simitçiler, 'martılara simit' diye satış yapıyorlar. ne güzel, martıları doyuranlar çoğaldı diye sevinmekle, bunu da satış için kullandılar ya, pes! demek arasında gidip geliyor insan. herşeyin çok çabuk unutulmasının, birilerinin hep zeytinyağı misali üstte kalmasının belki küçük ama mide bulandırıcı bir örneği olarak önemli; hafıza da, âdil olabilmek için gerekli. yakın geçmişe bir bakalım. şuraya ve şuraya...
***
bir genç kadın, bloğunda, 'hâlâ topuklarımın çıkardığı sesten rahatsız oluyorum, henüz gerçek bir kadın olamadım.' diye yazmış. sevimli bir itiraf. ama yorumlar aynı sevimlilikte değil. 'sesten rahatsız olanlar düşünsün!'.
demişim ya, sorun sadece ses değil, topuk da zavallı bir araç. dişlerini sıkan bir arkadaşıma dişçisi 'bağır çağır. onların hiç böyle problemleri yok.' demiş. hep beraber bağıralım, rahatsız olanlar düşünsün!