26.7.08

yine, yeni, yeniden..


televizyonda alt dudağı titreyerek söylediklerini duyunca/görünce bi koşu gidip sarılmak istediğim bir adamdı hrant ama hayır tanımıyordum, arkadaşım filan değildi. yine de, onca insanın söylediği gibi, birkaç kuşaktan birçok insan için son kırıntıların da yokolması anlamına gelmişti gidişi. böyle gitmese de başka türlü gitmesi gerekecekti belki ve buralarda öksüzlüğünü ne yapacağını bilemeyen bizler öylece kalacaktık yine de.

ömürlerimiz öylesine cendereler içinde sıkıştırılmış ki, şimdi, hesap sorulacak mı bilemeyiz, ama şu cümlelerin kurulmuş olması bile iç açıcı değil mi? azmettirdikleri, niyetlendikleri, heveslendikleri konular satır aralarında kalmaktan kurtulup manşete çıktığı için sevinebilir miyiz?

günlerdir, bu ülkenin insanındaki deformasyonun geri dönülemez, öyle bir davayla düzelemez yaygınlığını düşünerek yabancı gözlerle izliyorum 'iddiaları'. iktidar olma isteğinin, güçle herşeyin yönetilebileceğinin, 'darbe' kelimesine benim/bizim duyduğumuz tiksintinin aksine, nasıl şehvetle karışık yaklaştığının birilerinin... bir cenaze töreninde, birbirlerinin sırtını sıvazlayarak, provokasyonlarının hazzı dudak kıvrımlarında nasıl sırt sırta yürüdüklerini görüyorum. geriden gelenlerin, o mitinglerde ağlamaktan helak olanların, hâlâ şunu bunu sevdikleri için orada olduklarına inananların yeni hevesler üretmeyeceklerinden emin olabilir miyiz?

vadi, temizlenir mi böyle ve yeniden yeşerir mi?

çocukluk travmaları ömür boyu takip eder, amansızdır, toplamda çözümsüzdür. karakterini oluşturur kişinin/ülkenin.. yine de bunu yüzüne söyleyebilmek yetiştirenlerin, yani kabullenmek aslında, sızıyı azaltır..
en azından.. en azından geleneği geldiği gibi aktarmamanın hafifliği yaraları iyileştirebilir.

çok öncelere gidebilir keşkeler. 'keşke herşey masal olsaydı'ya kadar gider. ama katiyen 'keşke büyümeseydik, çocuk kalsaydık'' değil.. kesinlikle değil.

belki şu sonuncu kaybı, o sevgili yüzü, hrant'ı yolcu etmeden durdurulabilseydi bu nazi treni diyebiliriz.

keşke..

---------------------------------------------------------------------------------------------
not: cumartesi yazılarının tadı, bir baktım da tam da bu keşkeyle eş zamanlı kaçmış.. özel hayatlarımız, kalın sicimlerle bağlı dünyaya; öyle olmadığını sansak, mutluluk bizimle olduğunda bunu daha az farketsek bile. anlamsızlığa meyli çok olan, 'niye yazıyorum ki?' diye diye yazan biri olarak bunun da bir 'yeniden' yazısı olma ihtimali var mı acaba, diye soruyorum kendime.

vadide, 'sarp' kayaların eteğinde.