5.10.05

nötron bombası



ağır hantal yapı, çok ışıklı, çok parıltılı, bolluk simgesi bir ana caddeye yüz metre uzaklıkta olmasına karşın, artık kenar mahalleliği benimsemiş bir istanbul parçasında, çevredeki bozulmanın ayırdına varmayan bir kendini beğenmişlikle yayılıyor. içinde oturanlar ise elbette çok iyi biliyorlar artık ayrıcalıklı bir muhitte yaşamadıklarını.
...
daha yapının dışını görünce tutuluyor insan. dar sokağın bir ucundan öte ucuna uzanan bağdaş kurmuş oturuşunda pek çok çağdaş binanın erişemiyeceği bir heybet var. bu izlenim yalnızca bir bahçenin üç yanını çevrelemesinden değil, gerçekten insansı bir görünüşü olmasından kaynaklanıyor.
...
ana kapıdan girince, eskimiş, bakımsızca ama parlaklığını hâlâ yitirmemiş bir saraya adım attığını sanıyor insan ve bu eski istanbul kokusu ile coşkulanıyor. sanki artık varolmayan istanbul'a dikilmiş bir anıt bu yapı. yok olmuş güzellikleri inatla saklayan bir anıt.
...
kendi başına kişilik kazanmış bu taş yığını, içinde yaşayanların bile duymadıklarını özümlemiş, hepsinin de üstesinden gelmiş ve gelecek. tüm incileri dökülmüşlüğüne karşın dimdik ayakta. çevresinde ne var ne yok küçültecek, hatta unufak edecek kadar sağlam. hiç yıkılmayacağından güvenli.
...
bir zamanlar daha çok müslüman olmayan ailelerin oturduğu sayısız pencereli bu dev yapıda geniş mermer merdivenler, nakışlı tavanlar, incelikle işlenmiş balkonlar ve kafesli asansörler var. dairelerinin tavanları erişilmeyecek kadar yüksek, salonları doldurulamayacak kadar geniş.
...
kafesli eski usul asansör yukardan türlü gürültüler çıkararak iner hep. ilk kez gelen bir yabancı, mermer tabanlı geniş girişte durup asansörü beklerken, uzun süre gelmeyişinin nedenini araştırmak için merakla yukarı bakar. oysa apartman sakinleri yıllanmış asansörün tepelerde bir yerde nazlandığını bilirler. kırıtıp nazlandığını ama her zaman geldiğini de...
...
ölenle ölmeyen, bitenle bitmeyen bu bina, istanbul varoldukça ayakta kalacakmış gibi. hâlâ aşağı mahallenin çocuklarıyla alay eden, yukarı mahallenin çağdaş yapılarına burun kıvıran. iki yanı da aynı ölçüde ezebilen. görkemiyle.

-----------------------------------------------------------------
not: pınar kür'ün bir deli ağaç'ını okuduğum günlerde bir binaya rastlamış ve öykülerin kahramanının o olduğuna inanıp bir okul ödevimi bunun üzerine kurmuştum. geçen zamanda kitaba konu olan binanın o olmadığını anladım; bir arkadaşım 'esas' binada yaşadı, öldü; istanbul'un köhne binaları kıymete bindi, sahip ve tarz değiştirmeye başladı; beyoğlu'nun bağrında bir yara ve sınıflararası bir uçurum gibi açılan tarlabaşı bulvarı'nın öte tarafı keşfedilmeye başlandı.
şimdi, değişmekte olan eski bir apartmanda oturmanın da etkisiyle, binaların yaşantıları ve insanların onlarla ilişkisi üzerine düşünürken, bu eski derlemeyi paylaşmak istedim.
kitaptan konu gereği yaptığım kolaj ve araya girmelerim, umarım yazıya müdahale olarak değil de, bir öğrencinin heyecanı diye algılanır.