8.1.12

buralardan notlar

























"eğer bir yeri seviyorsan orası dünyanın en güzel yeridir... eğer dünyanın en güzel yerini sevmiyorsan orası dünyanın en güzel yeri değildir."
uçakta yanımda oturan konyalı genç kadın, birkaç aydır kaldığı van için arka arkaya o kadar çok olumsuz şey sıralayınca aklıma takılmıştı bu cümle. buralarda, gevaş'ta söylendiğini daha sonra hatırladım.
"yağışsız, bütün gün güneş tepende. otlu peynirleri güzel değil, kahvaltı kahvaltı diyorlar dünyanın parası. aman açık su içmeyin, et yemeyin. kadının depremde çocuğu öldü, bir hafta sonra kapının önünde çekirdek çitliyordu."
ve dilin altındaki esas bakla: "ikinci depremde pankartlarla yürüdüler, nankör bunlar. inanç olmayan yerden hayır gelmez, yüzde doksandokuz.."

ah bu ezberler, ah bu kötücül dil..

oysa van'da güneş ve geniş gökyüzü ve sakin, asil, tevekküllü insanlar, 'başm gözüm üstüne' enfes elmalar, dünyayla dalga geçebilme yeteneği, 'intikam mahalleleri'nde, beyin cerrahı olmak isteyen parlak gülüşlü çocuklar, yoksulun da zenginin de ekonomisi zaten kör topal bir şehirde olmayı paylaşması.. ve uzakta, çok uzakta olmak.

çocuğunuz öldükten ne kadar zaman sonra çekirdek çitlemeye hak kazanırsınız?
-------------------------------------------------------------------------------
edremit'te 200 yıllık bir kerpiç evin 4 m.ye varan yüksek tavanlarının huzur ve güven veren gölgesinde akşam yemeği. çadırda kalma teklifine bile kızan faruk amca 'buraların en sağlam evi bu' diyor gururla: "bu sıvaları 1954'te yaptırdım ben. dört tane hatıl var evde. bir tanesi taş temelin üzerinde, biri pencerelerin altında, biri pencerelerin üstünde, biri de çatının altında. sanat önemlidir, ustalık önemlidir. usta adam bir ekmek istiyorsa sen ona iki ekmek vereceksin işini yapması için.'
peki biz bir hatıla, yarım ekmeğe ne zaman, nasıl razı olduk? ha faruk amca?
---------------------------------------------------------------------------
minibüslerde  'ağla gözüm'. müslüm gürses, ahmet kaya, azer bülbül esintileri var bu adamda derken.. görünenle yetinenler, ölüm karşısında sussalar bari. titreme üzerine yapılan espriler gönlümü kararttı bir de ta buralarda.
***
kadın erkek çoluk çocuk herkesin 'hocam' demesine o kadar alıştım ki, bundan sonra beni ancak bu lafın kaynağı odtü semaları keser.
***
bütün gece hiç kesilmeyen silah seslerine bir aşiret çocuğunun güldüren yorumu: "sanırsın kurtuluş savaşındalar!"
***
erciş'e giderken o kadar çok bekledik, o kadar çok bekledik, o kadar çok bekledik ki, bir ara hayatımın kalan kısmını minibüste geçirecekmişim gibi geldi. vanlılar gürültüsüz insanlar, bir yuva gibi sarıp sarmalıyor her yer insanı.
***
değişmeden, dönüşmeden dönülen yola yol denmez.
***
birileri için oraları olan, başka birilerinin buraları.