17.9.06

'fiziksel projeksiyon'



1654'te bir başpiskopos dünya'nın iö. 4004 yılının 26 ekim sabahı saat dokuzda yaratıldığını söylemiş. karmaşık hesaplar yapmış belli ki bu kesin sonuca ulaşmak için, patriklerin yaşlarını filan toplamış..
'kutsal' insanın yaradılışına ilişkin tevatür sürse de bazı kafalarda, dünyanın yaradılış gününe ilişkin pek fikir beyan eden yok artık böyle ince hesaplarla. başa çıkılamayan yerde bilimin söylediği en azından sessizce kabul görüyor. ancak bu sefer de sonuna tarih biçmeye başlıyor insan. kıyametin kopacağı gün üzerine fikir teatileri ve yan konu olarak büyük deprem tahminleri. bilim, 'şimdilik ve bilebildiğimiz kadar böyle' demekteyken, dinden ibaret olmayan çeşitli inançlar günübirlik durumlara tek gerçek diye bakıp 'işte budur' demekte ısrarlılar. ister politik bir durum, ister hangi besinin ne işe yaradığına dair uzman görüşleri. şimdi sıra, 'enformatik' olmanın bilgiye ulaşmak anlamına gelmediğini farketmeye geldi.
***
topraktan, sudan, gökyüzünden, kısaca doğadan kopuk 'şehirli' hayatların en büyük problemi, edebiyatı, sanatı, sosyal bilimleri yüceltmek; temel bilimlerin, adı üstünde 'temel' varlığını küçümsemek sanırım. hadi burada hemcinslerime bir taş atayım, genellemeleri sevmesem de, onlarda daha çok görülür bu hastalık, biliyorum. matematikle muhasebeyi aynı sanan ve bunları da dünyanın kötü gerçekleri kefesine koyup, karşısına da şiiri, resmi filan yerleştiren bu anlayış, oldum olası komik gelmiştir bana, ne yalan söyleyeyim. üstelik, ilk gençlik yıllarımda ben de öyleydim sanırım, pek itiraf etmek istemesem de..

yeğenimin sorduğu sorulara cevaplar vermeye çalışırken bir küçük oyun oynadık onunla, 3-4 yaşından beri. 'bu fizik, bu kimya, bu biyoloji' diyordum. sonra o bana 'bu fizik mi?' demeye başladı. sonra bir gün bir konuda, 'hımm, konunun fiziksel projeksiyonunu anladım' deyiverdi!

çocuklar 'gerçek' sorular sorarlar, meselenin özünü anlamaya yönelik. cevap vermeye çalışırsanız siz de 'fiziksel projeksiyonu' anlamaya yaklaşabilirsiniz.
***
bazen, 'büyük patlama'dan başlamak gerek anlatmaya diye düşünürüz ya, şaka yollu. ya da birilerinin en basit konuları bile oradan başlayıp anlatmasından yaka silkeriz. oysa, belki her saniyeye, her cümleye bu süreci katarak anlamak çok işe yarayabilir. günübirlik durumları nasıl 'gerçek' diye sunduklarına bakalım, insanın gençken bu 'gerçek' ve 'doğru' koordinatlarına nasıl ihtiyaç duyduğunu da hesaba katalım.

cia, raporlarını lütfedip bizimle paylaşana kadar dünyadaki bin türlü karışıklığa nasıl isimler verdiğimizi, mesela iran devrimi öncesindeki 48 saatte olup bitenleri, aynı insanların 24 saat arayla aynı meydanlarda tam tersi durumlar için toplanmalarını o günlerde haber bültenlerinin ve gazetelerin nasıl anlattıklarını.. şimdi 11 eylül'e ilişkin, abd'nin bizzat düzenlediğine ilişkin teoriler atılıyorsa ortaya, kendilerini, istedikleri kadar ortaya koymaları sayesinde. ancak, ne kadarını paylaştıklarını kim bilebilir?
***
bütün cumhuriyet kuşağı mensupları gibi babam da gazete ve radyo haberlerini çok önemser. akşam saat yedi ajansını kaçırmama hâlini hatırlıyorum, çocuk çocuk ben bile heyecanlanıyodum, ne varsa artık.. bu öyle berbat bir alışkanlık ki, onca kanalda dakka başı haber verilirken babam hâlâ, 'ajansı dinlemem lâzım' deyip kanal değiştirtiyor, gecenin bir yarısı günlük gazete almak üzere yollara düşüyor. ama sanırım o bile artık bu haberlerin mutlak doğrular olmadığını çoktan anladı, bundan pek hoşlanmasa da.. bu durumlarda içimden bir şarkı geçiyor: 'kapat televizyonu anne, seni de kandırıyorlar!'
***
bildikçe, baktıkça sorular artar, cevaplar azalır. tutuculuk, cevaba bağlanıp soru sormaktan vazgeçmektir. rahatlatıcı bir yol olsa da, sorular insanı rahat bırakmıyorsa, o yolda kalmak kolay olmaz. 'gerçeği öğrenmek istiyorum' diyenlere kötü bir haberimiz var! çağımız bilgi çağı deyince işler hallolmuyor, 'doğru' ve 'gerçek', büyük patlamadan beri değişmeden öylece duruyor. kendimizden başka yol gösterici de yok.
***
ama siz yine de bana bakmayın tabii ki, bunların doğru olduğu ne malûm?

----------------------------------------------------------------------------------------------
fotoğraf: nebra diski