19.5.06

üni-forma

küçük zikzaklarla yükseliyor gibi görünen, oysa büyük eğride aşağı doğru inen bir grafiğin içinde görüyorum hayatı çoğu zaman. hayatı, dünyayı, ülkeyi... milim milim birbirine yaklaşıyormuş gibi oluyor bazen uçlar. anlamanın daha kolay, daha eğlenceli olduğu anlaşılacak sanıyoruz. başka formların varlığını kabul etmek bu kadar zor mu? sonra biri bir taş atıyor, ardından toz dumana karışmak an meselesi. işin aslına yönelik olmayan detaylarla konuşuluyor, herşey sembollerden ibaret bir kez daha.
***
sorunları bir türlü çözülemeyen problemli bir apartmanda oturan arkadaşım, 'bir emekli albay taşınsa herşey hallolur' diyor. o şaka yapıyor, ben ürperiyorum.
***
bütün 'sivil'lerin yuhalandığı yerde hep üniformalı, her daim keskin uç, toplu olarak bağırlara basılıyor. bir kadın, neredeyse linç edilecekken sembolünü çıkarınca isterik kucaklamalar. şov yapmak herkesin aslî işi. bütün sertlikler birden devreye giriyor gürültüyle. sözün bittiği yerde, küçük zikzaklarda edilmiş sözler de çaresiz. hukukçuların dik yakaları nedense bana adaleti hatırlatmıyor.
***
'toplumsal mutabakat' denen şey, hepi topu üç-beş başlığın altında toplanmış. askere gitmek istemeyene işkence yapmakta mutabık kalınıyor mesela en çok. olmadı 'bunları zaten askere almazlar ki!' aşağılamaları. apoletlerin dokunulmazlığı hepimize dokunuyor.
***
belgrad'da oturan bir arkadaşım, sırp arkadaşlarının anlattıklarını dinliyor: 'herkes herkesi vurdu, cani olan biz olduk.'
***
'bir gemide toplumsal ve bireysel felaketlerle dolu günler yaşıyoruz'.