13.6.11

blue marble

bir ilkokulun bahçesinde aynı anda iki alzheimer hastası.. birinin çocukları bulunmaya çalışılıyor telefonla, diğerine arkadaşı anlatıyor:
'hani altı ok var ya, bizim atatürkümüzün partisi.. ona basıcaksın, biliyosun di mi.."
kulağımda biri fısıldıyor: "üç çocuk, üç çocuk...'
...
sabah ada vapurunda, çayla ilgili bir günlük meselede adamın sesi öfkeyle yükseliyor: 'kazandınız diye mi böyle yapıyosun, tayyip kazandı diye mi böyle yapıyosun!'
çaycı içinden lahavle vela çekiyor muhtemelen.
aşağılamayı ilke edinmişlerin, kendilerinden başka kimseyi buna lâyık bulmayanların iktidarını düşünüp ürperiyorum.
...
koltuklara yayıldıkça yayılmış mütebessim konuşuyorlar tv'de: 'ucubeydi işte, ucubeydi, bence de ucubeydi, evet bence de..'
sonra bir de diyorlar ki: 'e bak hepsi bir arada bile % 10'u bulamadılar, demek ki baraj olmasaydı da farketmeyecekti.'
içlerinden biri de çıkıp, 'millet oyunun ziyan zebil olacağını düşünüp büyük kazanda pişmeyi tercih ediyor' demiyor. mutlu insanların aptallaşması gibi gönüllü bir akıl tutulması.
...
her daim azınlık olanların hüzünlü gülümsemesi.
...
memleketin yarısı, kararlı, azimli ve tutarlı bir koşu tuttururken, birilerinin onları aptal, kandırılmış, gerici diye nitelendirmekteki ısrarı kabak tadı veriyor, can sıkıyor.. hangi yüksek makamdan seslendikleri merak ediliyor.
...
'türkiye kazandı' lafının ne kadar samimi olduğunu kurcalamayı bırakıp, seçim sonuçlarını oy verilen parti üzerinden değerlendirmek ne kadar demokrasiye uygun, ona bakmalı.. mesele bu kadar 'kazandık, kaybettik' basitliğinde mi?
...
ertuğrul kürkçü, gerekirse dev-genç'in yumruğunu birilerinin beyninde patlatmaya hazırlanıyor.
leyla zana, kolundan çekiştirilerek çıkartıldığı meclise beyazlar giyerek gelmekte.
bir süryani, erol dora mecliste..
sırrı süreyya, sadece bir pigment olmadığını, tane tane, bıkmadan usanmadan anlatmanın değerini gösterecek.
...
adını bilmediğimiz tek tek tek birileri, memleketin ve dünyanın sadece mecliste şekillenmediğini kanıtlayacak.
...
böyle zamanlarda hepimize, depremi bir yer hareketi olarak görüp heyecanlanan bilim insanı bakışı gerek..