4.9.05

hep birlikte/tek başına



'sahneye çıkmak' üzerine biraz kafa yormuşluğum var. bütün şu 'hayat sahnesi' tanımlamalarını da içeren, rol modellerinin izini sürmeye çalışan, alkışın/iltifatın esiri olup, hep sahnede olmayı hedefleyerek yorulan hayatlar üzerine bir dizi düşünce kırıntısı. arkadaş topluluklarının aranan insanı olmaktan, bir stadyum konserinde şarkı söylemeye uzanan geniş mi geniş bir alanda hep aynı mesele: olduğun halinle, istediğin zaman istediğin yerde kendini anlatmak mı, beklentilerin peşinde sürüklenmek mi?

kırk yıldır sahnede olan, 60'ların öncü gruplarından tut, sonraki yılların birçok dünya yıldızı ile ortak çalışmaya kadar buralara sığmayacak miktarda üretmiş bir adam, kelimenin tam anlamıyla huşu içindeki dinleyicisini 'kendi' sahnesinde ağırladı. arkada dönüp duran meditatif şekiller, görüntüler, renkler ve zaman zaman bunların üzerine düşen dingin profiliyle onun ve sesinin izini sürenlerle buluştu. hiç bir fazlalığa izin vermeden, müziğin ve kişiliğinin zenginliğinin yeteceğinden emin, sükûnetle şarkı söyledi. yarattığı coşku, tek başına eve doğru giderken sarmış olmalı herkesi. teker teker, yavaşça..

şimdi bu iki paragrafı birleştirmek için yeni cümleler kurmak gerekiyor sanırım ama hadi bunu bir tarafa bırakalım, yıllar yılı birlikte müzik yaptığı insanlar olmaksızın sahnede tek başına sesler üreten jon anderson'ın konserinin sonlarına doğru kafamda yankılanan bir cümleyle bitirelim: şimdi burada bunu yalnız başıma ve bütün o arkadaşlarım olmadan yapıyorsam, elimden başka türlüsü gelmediği içindir."

2 yorum:

TuLûAt dedi ki...

Yazılarınızda hemen hiç imlâ hatası yok gibi. Fakat cümle başlarını da küçük harfle başlatmanız; bazen de cümle bitiminde bir boşluk vermemeniz okumamızı bazen zorlaştırıyor.

Güzel yazılarınızı izliyor bekliyoruz.

ⓣⓤⓛⓤⓐⓣ

cumartesi dedi ki...

okuma zorluğunun farkındayım. küçük harften vazgeçmem ama bir çözüm bulurum elbet. ilginize teşekkürler.