22.10.05

'asrî zamanlar'



sponsorların nasıl gemi azıya aldıklarını yaptığım bir iş dolayısıyla derinden anlamış bulunuyorum. ister bir konser, ister bir ödül gecesi, etrafı bilmemne ürünüyle donatmak ve üstelik tam da kendi istedikleri yerde istedikleri büyüklükte donatmak konusunda engel tanımıyorlar. konser mi veriliyor, sigara mı satılıyor belli değil; ödül tiyatroculara mı, votkaya mı gidiyor, anlamıyoruz. görünen o ki, bu teslimiyet artık tartışılmaz halde. 'sponsorsuz hiç bir iş yapılmıyor..' ekonomik meselelere girmeden, yalnızca çok temel bazı dengeleri hatırlayarak bakıyorum konuya ve bu arsızlıktan, parayı veren bütün düdükleri çalar, hatta isterse gelir bizi de çalar durumundan iğrendiğimi söylemek istiyorum.

komedi filmleri festivali'nden haberdar mısınız? ilgileniyor musunuz, filmlere gidecek misiniz? peki bu festivalin sponsorunun isminin, renginin, kendi deyimleriyle 'ciciliğinin' festivalin tepesine bu kadar binmesini nasıl buluyorsunuz? koca kafaların, şarlo ile, lorel-hardy ile yanyana olma ve hatta onların önünde gitme gayretkeşliği size ne hissettiriyor? ilk festivalin açılış gecesinde malûm banka ve malûm kartın gözümüze sokulmasından ve gecenin açılış konuşmalarından birini yapan bankacının kart reklamı yapmasından nasıl rahatsız olmuştuk. hey gidi günler! dün akşam dördüncüsünün açılış gecesinde aynı arkadaş, 'bu festivalin ismi komedi filmleri festivali değil, bilmemne komedi filmleri festivali' diye, adlarını zikretmeyen gazetecileri azarladı. 'böyle yaparsanız, sanata manata destek olmayız haaa..' tonunda. aklıma sık sık gelen bir söz yine dilimin ucunda: "gölge etmeyin, yeter.."

cevaplar, gecikmeden geldi: cem yılmaz, onur ödülü almak üzere sahneye çıkıp, 'komedi ihtiyaç filan değildir, ince nazik bir iştir. ihtiyaç derseniz, perakende, toptan mizah yapanlar türer' diyerek arkasında duranları bi güzel yalanladı. sonra izlediğimiz fransız filmi 'yalanlar ve ihanetler' ise konuya deyim yerindeyse damardan girdi. ünlülerin hayatlarının romanını yazan yetenekli bir adam üzerine şahane bir komedi. kimin adı herşeye rağmen önde olur ve önde kalır, düdük aslında parayı verende mi, düdükten ses çıkarabilende midir, bir kez daha gördük. bankacılar, şilt alıp salonu terkettikleri için bu dersi de kaçırdılar.

gazeteye bi bakmak lâzım, 'emek sineması'nda ne oynuyor acaba?

Hiç yorum yok: